9789753503860
906594
https://www.ikrakitap.com/ahkaf-suresi-ha-mim-sureleri-belagi-tefsiri-7
Ahkaf Suresi - Ha Mim Sureleri Belaği Tefsiri 7
195.00
وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَارًا وَأَفْئِدَة [Onlara kulak(lar), gözler, gönüller de vermiştik] (Ahkâf/26) cümlesinde üç tane idrak vasıtası zikredilmiştir. Bunda Allah'ın insanlara yeryüzünde nimetler verdiğine, bu nimetleri ve bu nimetlerin Allah'tan olduğunu idrak etmelerini sağlayan idrak vasıtaları ihsan ettiğine işaret vardır. O halde bu nimetleri veren Zât'a şükretmek ve O'nun Rasûlü'ne iman etmek vacibdir. Önceki cümlede insanlar arasında farklılık söz konusudur. Bazısına nimetler verilmişken, bazısına verilmemiştir. Ancak burada zikredilen kulaklar, gözler ve kalpler hepsine ortak olarak verilen nimetlerdir. Bunda bir farklılık söz konusu değildir. Bunlar arasında en son kalpler zikredilmiştir, ki bu teklifin esasıdır. Teklif için idrakin en alt sınırı gereklidir. Bu da “Allah'ı bilmek” olarak tanımlanır. Peygamberlerine iman etmek de bu asla dayanır. İşte bu da verilen nimetlerin kulaklar, gözler ve kalplerin yanında zikredilmesinin sırrıdır. Diğer taraftan burada nübüvvete işaret vardır. Çünkü kulaklar tekil olarak gelirken, gözler ve kalpler çoğul olarak gelmiştir. İşitilen şey Allah'a doğru hidayete vesile olan, O'nun ve rasûllerinin kelamıdır. Bu kelam aynıdır, değişmez. Bütün kulakların işittiği şey aynıdır, sanki bütün kulaklar tek bir kulaktır. Ayrıca Allah Teâlâ burada “kulak” manasında üzn “kulak” kelimesini değil, sem‘ “işitmek” kelimesini kullanmıştır. Çünkü maksat “işitmek”tir, üzn kelimesi ise “işitme aleti”dir. Yine Allah Teâlâ ayn “göz” değil, ebsâr “görmek” buyurmuştur. Çünkü bu kelimede basîret manası da vardır. Yani maksatأَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْن
[Biz, ona vermedik mi (görecek) iki göz] (Beled/8) âyetinde olduğu gibi gören gözler değil, ibret alan ve hüküm çıkaran gözlerdir. Çoğul gelmesi de düşüncelere dalmış olması sebebiyledir. Gözler dünya semâsının ziyneti olan yıldızlar üzerinde, yerleşeceği yere doğru akmakta olan güneş üzerinde, kanatlarını açıp kapayarak çırpmakta olan ve Rahmân'dan başka onları havada tutan bir gücün olmadığı kuşlar üzerinde vs. uzun uzun düşünür. Ef'ide “kalpler” kelimesinin çoğul oluşuna gelince, kalpler başka başkadır. Kimisi imana koşar, kimisi imandan sapar, ama sonra Allah onun üzerindeki kilitleri açar, kimisi de Rabbinin çağırdığı şeye karşı kılıflar içindedir.
وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعًا وَأَبْصَارًا وَأَفْئِدَة [Onlara kulak(lar), gözler, gönüller de vermiştik] (Ahkâf/26) cümlesinde üç tane idrak vasıtası zikredilmiştir. Bunda Allah'ın insanlara yeryüzünde nimetler verdiğine, bu nimetleri ve bu nimetlerin Allah'tan olduğunu idrak etmelerini sağlayan idrak vasıtaları ihsan ettiğine işaret vardır. O halde bu nimetleri veren Zât'a şükretmek ve O'nun Rasûlü'ne iman etmek vacibdir. Önceki cümlede insanlar arasında farklılık söz konusudur. Bazısına nimetler verilmişken, bazısına verilmemiştir. Ancak burada zikredilen kulaklar, gözler ve kalpler hepsine ortak olarak verilen nimetlerdir. Bunda bir farklılık söz konusu değildir. Bunlar arasında en son kalpler zikredilmiştir, ki bu teklifin esasıdır. Teklif için idrakin en alt sınırı gereklidir. Bu da “Allah'ı bilmek” olarak tanımlanır. Peygamberlerine iman etmek de bu asla dayanır. İşte bu da verilen nimetlerin kulaklar, gözler ve kalplerin yanında zikredilmesinin sırrıdır. Diğer taraftan burada nübüvvete işaret vardır. Çünkü kulaklar tekil olarak gelirken, gözler ve kalpler çoğul olarak gelmiştir. İşitilen şey Allah'a doğru hidayete vesile olan, O'nun ve rasûllerinin kelamıdır. Bu kelam aynıdır, değişmez. Bütün kulakların işittiği şey aynıdır, sanki bütün kulaklar tek bir kulaktır. Ayrıca Allah Teâlâ burada “kulak” manasında üzn “kulak” kelimesini değil, sem‘ “işitmek” kelimesini kullanmıştır. Çünkü maksat “işitmek”tir, üzn kelimesi ise “işitme aleti”dir. Yine Allah Teâlâ ayn “göz” değil, ebsâr “görmek” buyurmuştur. Çünkü bu kelimede basîret manası da vardır. Yani maksatأَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْن
[Biz, ona vermedik mi (görecek) iki göz] (Beled/8) âyetinde olduğu gibi gören gözler değil, ibret alan ve hüküm çıkaran gözlerdir. Çoğul gelmesi de düşüncelere dalmış olması sebebiyledir. Gözler dünya semâsının ziyneti olan yıldızlar üzerinde, yerleşeceği yere doğru akmakta olan güneş üzerinde, kanatlarını açıp kapayarak çırpmakta olan ve Rahmân'dan başka onları havada tutan bir gücün olmadığı kuşlar üzerinde vs. uzun uzun düşünür. Ef'ide “kalpler” kelimesinin çoğul oluşuna gelince, kalpler başka başkadır. Kimisi imana koşar, kimisi imandan sapar, ama sonra Allah onun üzerindeki kilitleri açar, kimisi de Rabbinin çağırdığı şeye karşı kılıflar içindedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.