9786257283885
982327
https://www.ikrakitap.com/cerhu-l-akaid-2-ehl-i-sunnet-akaidinin-elestirisi
Cerhu’l-Akâid -2-;Ehl-i Sünnet Akaidi'nin Eleştirisi
931.00
Mu'tezile, genel olarak serbest düşünme yanlısı ve insanların kafasına takılan her konuya açıklık getirme eğiliminde olan bir “düşünce okulu” olarak tartışılan meseleler hakkında “söz” söyleme gereği duymuş ve söz kelimesinin Arapça'sı “kelâm” olduğu için de bu düşünce müktesebâtının oluşturduğu ilme “Kelâm İlmi” denilmiştir. Kelâm İlmi, İslam'ın ilk dönemlerinde karşılaşılan Yahudîlik ve Hristiyanlık dinleri ile ayrıca İran, Yunan, Çin ve Hint gibi çevre kültür ve medeniyetlerin etkisiyle Müslümanlar'ın gündemine giren çeşitli meseleler hakkında “İslam'ın Sözü” olarak ortaya çıkarak daha çok dış inanç ve felsefelere karşı İslam Düşüncesi'nin yaklaşımını ortaya koymayı amaçlamıştır. Hârici unsurlara karşı İslam'ın sesi ve sözü olma görevini ilk üstlenenler daha çok Mu'tezilî âlimler olmuş ve böylece Kelâm İlmi'nin kurucuları da onlar olmuşlardır. Nitekim Mu'tezile'nin bu serbest ve geniş düşünme eğiliminde olması neticesinde İslam Dünyası ilk asırlarda düşüncede ve bilimde çok büyük bir inkışâfa mazhar olmuş; “Büyük İslam Medeniyeti” denilen çağ da Mu'tezile'nin etkin olduğu bu dönemlerde gerçekleşmiştir. Ancak serbest düşünceden haz etmeyen, zira akıllı ve bilinçli insanları diledikleri gibi yönetmenin zor olduğunu bilen siyasî iktidarlar, bu serbest düşünme anlayışını ortadan kaldırıp yerine halkı koyun sürüsü hâline getirmeyi ve böylece onları kolay bir biçimde gütmeyi sağlamak üzere “Akâid” diye bir şey icad edip sâbit birtakım düşünceleri “değişmez din kuralları” (itikâd) olarak insanlara dayattılar. Bu “dogmatik” anlayışın topluma yerleşmesi ile “serbest düşünme” yok olup “sâbit düşünce” egemen oldu; böylece Kelâm İlmi de yerini Akâid İlmi'ne bırakmış oldu. İslam Dünyası'nda serbest düşünmenin yok olması ile ilmî ve medenî tekâmül de ortadan kalktı; inkışâfın (açılım) yerine inkisâr (kırılma) ve infisâd (bozulma) egemen oldu.
Mu'tezile, genel olarak serbest düşünme yanlısı ve insanların kafasına takılan her konuya açıklık getirme eğiliminde olan bir “düşünce okulu” olarak tartışılan meseleler hakkında “söz” söyleme gereği duymuş ve söz kelimesinin Arapça'sı “kelâm” olduğu için de bu düşünce müktesebâtının oluşturduğu ilme “Kelâm İlmi” denilmiştir. Kelâm İlmi, İslam'ın ilk dönemlerinde karşılaşılan Yahudîlik ve Hristiyanlık dinleri ile ayrıca İran, Yunan, Çin ve Hint gibi çevre kültür ve medeniyetlerin etkisiyle Müslümanlar'ın gündemine giren çeşitli meseleler hakkında “İslam'ın Sözü” olarak ortaya çıkarak daha çok dış inanç ve felsefelere karşı İslam Düşüncesi'nin yaklaşımını ortaya koymayı amaçlamıştır. Hârici unsurlara karşı İslam'ın sesi ve sözü olma görevini ilk üstlenenler daha çok Mu'tezilî âlimler olmuş ve böylece Kelâm İlmi'nin kurucuları da onlar olmuşlardır. Nitekim Mu'tezile'nin bu serbest ve geniş düşünme eğiliminde olması neticesinde İslam Dünyası ilk asırlarda düşüncede ve bilimde çok büyük bir inkışâfa mazhar olmuş; “Büyük İslam Medeniyeti” denilen çağ da Mu'tezile'nin etkin olduğu bu dönemlerde gerçekleşmiştir. Ancak serbest düşünceden haz etmeyen, zira akıllı ve bilinçli insanları diledikleri gibi yönetmenin zor olduğunu bilen siyasî iktidarlar, bu serbest düşünme anlayışını ortadan kaldırıp yerine halkı koyun sürüsü hâline getirmeyi ve böylece onları kolay bir biçimde gütmeyi sağlamak üzere “Akâid” diye bir şey icad edip sâbit birtakım düşünceleri “değişmez din kuralları” (itikâd) olarak insanlara dayattılar. Bu “dogmatik” anlayışın topluma yerleşmesi ile “serbest düşünme” yok olup “sâbit düşünce” egemen oldu; böylece Kelâm İlmi de yerini Akâid İlmi'ne bırakmış oldu. İslam Dünyası'nda serbest düşünmenin yok olması ile ilmî ve medenî tekâmül de ortadan kalktı; inkışâfın (açılım) yerine inkisâr (kırılma) ve infisâd (bozulma) egemen oldu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.