Cahiliyye ortamında "Sınırlarını resmi ideolojinin çizdiği din"e göre eğitim gören mükellefler Vahyin nurundan ve ruhundan uzak yetiştirildiklerini anlayamadıkları gibi aksine kendilerinin "Müctehid" olduklarını(!) saçmalamaya başlamasınlar mı? Bunların dışında kalan kitlenin büyük bir kısmı ise müslüman olduklarını söyledikleri halde İslam adına bid'at ve hurafelere kapılıp yaşadıkları gibi inanmaya ve geleneksel dini benimsemeye başlamışlardır! İslam alemindeki asıl çöküntü ise bundan sonra başlamıştır. Sınırlarını müşriki sistemlerin belirlediği dini eğitimlerden geçen ve kendilerinin "Müctehid" olduğunu beyan eden bu mükelleflerin bir çoğu namaz dahi kılmazken bir çoğu da başörtüsünün (Tesettürün) farziyyetini teville reddetmeye çalışmaktadırlar. Resûl-i Ekrem (sav)'in birçok sünnetini inkâr etmeye başlamışlardır. Biz bu tür mahlûka ta Kur'ani bir tabirle "Lehvel hadis" tüccarları desek belki daha isabetli bir tesbitte bulunmuş olacağımıza inanırız.
Cahiliyye ortamında "Sınırlarını resmi ideolojinin çizdiği din"e göre eğitim gören mükellefler Vahyin nurundan ve ruhundan uzak yetiştirildiklerini anlayamadıkları gibi aksine kendilerinin "Müctehid" olduklarını(!) saçmalamaya başlamasınlar mı? Bunların dışında kalan kitlenin büyük bir kısmı ise müslüman olduklarını söyledikleri halde İslam adına bid'at ve hurafelere kapılıp yaşadıkları gibi inanmaya ve geleneksel dini benimsemeye başlamışlardır! İslam alemindeki asıl çöküntü ise bundan sonra başlamıştır. Sınırlarını müşriki sistemlerin belirlediği dini eğitimlerden geçen ve kendilerinin "Müctehid" olduğunu beyan eden bu mükelleflerin bir çoğu namaz dahi kılmazken bir çoğu da başörtüsünün (Tesettürün) farziyyetini teville reddetmeye çalışmaktadırlar. Resûl-i Ekrem (sav)'in birçok sünnetini inkâr etmeye başlamışlardır. Biz bu tür mahlûka ta Kur'ani bir tabirle "Lehvel hadis" tüccarları desek belki daha isabetli bir tesbitte bulunmuş olacağımıza inanırız.