9786057891143
922207
https://www.ikrakitap.com/kuran-sureleri-el-esmaul-husna-baglaminda
Kur'an Sûreleri; El ‐ Esmaü'l Hüsna Bağlamında
154.00
Kur'ân'ın mucize oluşu, onun en önemli yapısal özelliğidir. Söz konusu özellik ise, onun
nazım ve te'lifinde aranmalıdır. Kur'ân'daki kelimelerin âyetlerle, âyetlerin sûrelerle münasbeti ve
bunların tertibindeki insicâm, onun mucizeliğinin bir göstergesi olduğu gibi Kur'ân'daki lafız ve
mana dengesi de söz konusu göstergelerden bir tanesidir. İbn Atiyye'nin, hemen hemen bütün
müfessirlerce kabul edilen "Kur'ân'dan bir lâfız çıkarılacak olursa, Arap lisanının tamamı alt üst
edilse bile, onun yerini tutabilecek tek kelime bulunamaz" şeklindeki beyanı, Kur'ân'ın üslubundaki
olağanüstülüğe işaret etmektedir.
Kur'ân'a göre, Allah'a iman etmekle mükellef olan insan, iman ettiği/edeceği yaratıcıyı
tanımak ve bilmek ister ki, bu da ancak "marifetullaha" yani Allah hakkındaki bilgiye kaynaklık
eden isim ve sıfatların bilinmesiyle mümkündür. İman ve teslimiyetin ön koşulu olan "akla" sahip
her bir fert yaratıcıyı, yine ancak yaratıcının kendisini ona bildirmesiyle bilebilir ve tanıyabilir ki bu
da Kur'ân (vahiy) yolu ile gerçekleşmektedir. İnsanın, sıfat ve isimlerden soyutlanmış bir yaratıcıyı
kavraması imkânsızdır. Yüce Allah Kur'ân'da, gözlerin daha önce görmediği kendi zatından
bahsetmek yerine, sıfat ve isimlerinin kaynaklık ettiği fiillere, olaylara ve onların neticelerine dikkat
çekerek kendini bizlere bildirmektedir. Çünkü vâhidiyyet âlemle ilişkili olmayı ifade eder. Âlem ise,
Mutlak Zât'ın kaynaklık ettiği sıfatların ve isimlerin neticesi olduğu gibi, vâhidiyetten doğan ilişki
de Yüce Allah'ın sıfat ve isimlerinin bir gereğidir.
Kur'ân'ın mucize oluşu, onun en önemli yapısal özelliğidir. Söz konusu özellik ise, onun
nazım ve te'lifinde aranmalıdır. Kur'ân'daki kelimelerin âyetlerle, âyetlerin sûrelerle münasbeti ve
bunların tertibindeki insicâm, onun mucizeliğinin bir göstergesi olduğu gibi Kur'ân'daki lafız ve
mana dengesi de söz konusu göstergelerden bir tanesidir. İbn Atiyye'nin, hemen hemen bütün
müfessirlerce kabul edilen "Kur'ân'dan bir lâfız çıkarılacak olursa, Arap lisanının tamamı alt üst
edilse bile, onun yerini tutabilecek tek kelime bulunamaz" şeklindeki beyanı, Kur'ân'ın üslubundaki
olağanüstülüğe işaret etmektedir.
Kur'ân'a göre, Allah'a iman etmekle mükellef olan insan, iman ettiği/edeceği yaratıcıyı
tanımak ve bilmek ister ki, bu da ancak "marifetullaha" yani Allah hakkındaki bilgiye kaynaklık
eden isim ve sıfatların bilinmesiyle mümkündür. İman ve teslimiyetin ön koşulu olan "akla" sahip
her bir fert yaratıcıyı, yine ancak yaratıcının kendisini ona bildirmesiyle bilebilir ve tanıyabilir ki bu
da Kur'ân (vahiy) yolu ile gerçekleşmektedir. İnsanın, sıfat ve isimlerden soyutlanmış bir yaratıcıyı
kavraması imkânsızdır. Yüce Allah Kur'ân'da, gözlerin daha önce görmediği kendi zatından
bahsetmek yerine, sıfat ve isimlerinin kaynaklık ettiği fiillere, olaylara ve onların neticelerine dikkat
çekerek kendini bizlere bildirmektedir. Çünkü vâhidiyyet âlemle ilişkili olmayı ifade eder. Âlem ise,
Mutlak Zât'ın kaynaklık ettiği sıfatların ve isimlerin neticesi olduğu gibi, vâhidiyetten doğan ilişki
de Yüce Allah'ın sıfat ve isimlerinin bir gereğidir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.