9786055830700
942820
https://www.ikrakitap.com/nurul-beyan-kuran-i-kerim-tefsirinin-turkce-tercemesi
Nûrü'l-Beyân; Kur'ân-ı Kerîm Tefsîrinin Türkçe Tercemesi
700.00
Nûrü'l-Beyân, Kur'ân-ı Kerîm Tefsîrinin Türkçe Tercemesi adlı eser, Osmanlı'nın son dönem,
Cumhuriyet'in ise ilk tefsir/tercüme faaliyetlerinden birisi olarak yayınlamıştır.
Hüseyin Kâzım, Nûrü'l-Beyân'ın yayınlanma gayesi olarak; bulunduğu dönemde hayatın gittikçe
hızlandığını ve zorlaştığını, insanların Kur'an'ı okumak ve anlamak için yeteri kadar zaman
bulamadıkların belirtir. Bu durum dînî bilgilenme işini iyice zorlaştırmaktadır. Ayrıca
Trablusgarp (1911), Balkan (1912), Dünya Savaşı (1914) ve Milli Mücadele (1919) nedeniyle
süren uzun savaş döneminde birçok yetkin insanın kaybından ve yeni insan yetiştirmek için hızlı
bir model arayışından bahseder. Kısa sürede büyük miktarda bilgi edinmek için kısaltılmış,
faydalı ve dönemin zihnine hitap eden, çalışılması kolay, Türkler için Türkçe yazılmış bir Kur'an
tefsiri ihtiyacı vardır.
Sebülürreşad'da Eşref Edib ve dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat (Börekçi), Nûrü'l-Beyân için
eleştiriler kaleme almışlardır. "Kur'ân tercümesi, engin tefsir geleneğine vekâlet etmelidir." şeklinde düşünen Hüseyin Kâzım; çalışmaya getirilen eleştirilerin hakkaniyetsiz olduğunu
belirten bir dizi cevap yazmıştır. Hatta beş tefsiri özetledikleri bu çalışmada, tefsirlerin yorumuna
katılmadıkları yerde, usullerinden taviz vererek bir tefsiri seçmişler ve kendi görüşlerini de dipnot
olarak girmişlerdir.
Hüseyin Kâzım Kadri, ekip olarak hazırladıkları Kur'ân-ı Kerîm tercümesinde amaçlarının edebî
değeri yüksek bir metin ortaya koymak değil, herkesin anlayabileceği bir düzeyde vahyin
anlamını olduğu gibi nakledecek tefsiri seçmek olarak vurgulamıştır. Müşkülpesent ve
ayrıntılarda boğulan eleştiriler Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılabilir olma gâyesini engellemektedir.
Hüseyin Kazım Kadri, metni kaleme alırken kendisinin din dilinin ifade konusunda eksik
olduğunu düşünerek, çalışmayı Ayıntablı Mustafa Efendi'nin kaleme almasını sağlar. Bu çalışma,
hem yazarın muhalif duruşu hem de dönemin tercüme tartışmaları içerisinde çok farklı eleştirilere
tabi tutulmuştur. Ama hem çalışmayı günümüz alfabesine aktaran Prof. Dr. Ömer Mahir Alper'in
yazdığı önsöz okunduğunda hem de Nûrü'l-Beyân tetkik edildiğinde görülecektir ki; eleştiri
sahiplerinin çoğu metni okumamış, kendi kabulleri üzerinden eseri ve müellifini yargılamışlardır.
Vadi Yayınları olarak, tarihin tozlu rafları arasında gaip olmuş bu eserin hâlâ önemini
koruduğunu düşünmekteyiz. Bu anlamda Nûrü'l-Beyân; Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe yazılmış kısa
ve muhtasar bir tefsiridir. Daha önce yazılmış tefsirlerin tercümesi olarak değil; o tefsirlerin tercih
edilen yorumlarının yeniden derlenmesi ile ortaya çıkmıştır. Tefsiri hazırlayanlar; klasik
tefsirlerin yorumlarına katılmasalar bile, sırf tefsirlerin özetini yakalama gayesi ile kendi
yorumlarını eklemek yerine klasik tefsirleri tercih etmişlerdir. Nûrü'l-Beyân müellifleri Kur'ân-ı
Kerîm'i, modern ihtiyaçlara göre veya aydınlanmacı düşünsel çerçevede tefsir etmemişlerdir.
Âyeti âyetle tefsir etme yolunu tercih eden bu çalışma, Kur'ân-ı Kerîm'in bütünlüğünü gözeten
bir tercihle kaleme alınmıştır.
Nûrü'l-Beyân, Kur'ân-ı Kerîm Tefsîrinin Türkçe Tercemesi adlı eser, Osmanlı'nın son dönem,
Cumhuriyet'in ise ilk tefsir/tercüme faaliyetlerinden birisi olarak yayınlamıştır.
Hüseyin Kâzım, Nûrü'l-Beyân'ın yayınlanma gayesi olarak; bulunduğu dönemde hayatın gittikçe
hızlandığını ve zorlaştığını, insanların Kur'an'ı okumak ve anlamak için yeteri kadar zaman
bulamadıkların belirtir. Bu durum dînî bilgilenme işini iyice zorlaştırmaktadır. Ayrıca
Trablusgarp (1911), Balkan (1912), Dünya Savaşı (1914) ve Milli Mücadele (1919) nedeniyle
süren uzun savaş döneminde birçok yetkin insanın kaybından ve yeni insan yetiştirmek için hızlı
bir model arayışından bahseder. Kısa sürede büyük miktarda bilgi edinmek için kısaltılmış,
faydalı ve dönemin zihnine hitap eden, çalışılması kolay, Türkler için Türkçe yazılmış bir Kur'an
tefsiri ihtiyacı vardır.
Sebülürreşad'da Eşref Edib ve dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat (Börekçi), Nûrü'l-Beyân için
eleştiriler kaleme almışlardır. "Kur'ân tercümesi, engin tefsir geleneğine vekâlet etmelidir." şeklinde düşünen Hüseyin Kâzım; çalışmaya getirilen eleştirilerin hakkaniyetsiz olduğunu
belirten bir dizi cevap yazmıştır. Hatta beş tefsiri özetledikleri bu çalışmada, tefsirlerin yorumuna
katılmadıkları yerde, usullerinden taviz vererek bir tefsiri seçmişler ve kendi görüşlerini de dipnot
olarak girmişlerdir.
Hüseyin Kâzım Kadri, ekip olarak hazırladıkları Kur'ân-ı Kerîm tercümesinde amaçlarının edebî
değeri yüksek bir metin ortaya koymak değil, herkesin anlayabileceği bir düzeyde vahyin
anlamını olduğu gibi nakledecek tefsiri seçmek olarak vurgulamıştır. Müşkülpesent ve
ayrıntılarda boğulan eleştiriler Kur'ân-ı Kerîm'in anlaşılabilir olma gâyesini engellemektedir.
Hüseyin Kazım Kadri, metni kaleme alırken kendisinin din dilinin ifade konusunda eksik
olduğunu düşünerek, çalışmayı Ayıntablı Mustafa Efendi'nin kaleme almasını sağlar. Bu çalışma,
hem yazarın muhalif duruşu hem de dönemin tercüme tartışmaları içerisinde çok farklı eleştirilere
tabi tutulmuştur. Ama hem çalışmayı günümüz alfabesine aktaran Prof. Dr. Ömer Mahir Alper'in
yazdığı önsöz okunduğunda hem de Nûrü'l-Beyân tetkik edildiğinde görülecektir ki; eleştiri
sahiplerinin çoğu metni okumamış, kendi kabulleri üzerinden eseri ve müellifini yargılamışlardır.
Vadi Yayınları olarak, tarihin tozlu rafları arasında gaip olmuş bu eserin hâlâ önemini
koruduğunu düşünmekteyiz. Bu anlamda Nûrü'l-Beyân; Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe yazılmış kısa
ve muhtasar bir tefsiridir. Daha önce yazılmış tefsirlerin tercümesi olarak değil; o tefsirlerin tercih
edilen yorumlarının yeniden derlenmesi ile ortaya çıkmıştır. Tefsiri hazırlayanlar; klasik
tefsirlerin yorumlarına katılmasalar bile, sırf tefsirlerin özetini yakalama gayesi ile kendi
yorumlarını eklemek yerine klasik tefsirleri tercih etmişlerdir. Nûrü'l-Beyân müellifleri Kur'ân-ı
Kerîm'i, modern ihtiyaçlara göre veya aydınlanmacı düşünsel çerçevede tefsir etmemişlerdir.
Âyeti âyetle tefsir etme yolunu tercih eden bu çalışma, Kur'ân-ı Kerîm'in bütünlüğünü gözeten
bir tercihle kaleme alınmıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.